Türkiye ekonomisinde faiz ve enflasyon arasındaki ilişki, son gelişmelerle birlikte yeniden bozuldu. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı nisan ayı verilerine göre yıllık enflasyon %37,86’ya gerilerken, aynı dönemde Merkez Bankası’nın politika faizi %46’ya yükseldi. Operasyon öncesi %42,5 düzeyinde olan gecelik faizler %49’a kadar çıktı. Merkez Bankası’nın ortalama fonlama faizi ise %48,82 seviyesine yükselerek enflasyonla arasındaki makası belirgin biçimde açtı.
Ekonomim'in haberine göre, Nisan ayı itibarıyla politika faizi ile enflasyon arasındaki fark 8,14 puana çıktı. Ortalama fonlama faizi baz alındığında bu fark 10,96 puanı buldu. Söz konusu fark, operasyonlar öncesine kıyasla neredeyse iki katına çıktı.
KREDİ FAİZLERİ ALARM VERİYOR
Kredi piyasalarında tablo daha da çarpıcı. Bankaların uyguladığı çıplak faiz oranları ile TÜİK’in açıkladığı enflasyon arasındaki fark tarihi seviyelere ulaştı. Operasyonlar öncesinde ihtiyaç kredisi faizleri ile enflasyon arasındaki fark 24,63 puan iken, bu fark 35,23 puana çıktı. KMH dahil ihtiyaç kredilerinde fark 36,64 puana yükselirken, ticari kredilerdeki fark da 24,77 puana ulaştı. Bu oranlar, enflasyonun %0,24 gerilediği bir dönemde yaşandı.
Ekonomistler, nominal faizlerin üzerine binen sigorta ve işlem ücretleriyle birlikte reel kredi maliyetlerinin çok daha yüksek düzeylere çıktığını vurguluyor. Bankaların sunduğu “tabela oranları”nın üzerinde oluşan bu maliyetlerin 3 ila 10 puan fazlasına kadar çıktığı belirtiliyor.
"FAİZ GEÇİŞKENLİĞİ ENFLASYONUN BAŞLICA TETİKLEYİCİSİ"
İktisat çevrelerinde ise bu tablo, ekonomi yönetiminin mevcut programına duyulan güvenin sarsıldığına işaret ediyor. Ekonomi yönetiminin 2023 Haziran’ında başlattığı dezenflasyon programının temel hedefi fiyat istikrarıydı. Ancak 2 yılın sonunda Türkiye, politika faizinde dünyanın ikinci, enflasyonda ise altıncı sırasına yükseldi. Bu da politika araçlarının hedeflenen etkiyi yaratamadığını gösteriyor.
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ensar Yılmaz, enflasyonun karakter değiştirdiğine dikkat çekerek, “Döviz kuru ve ücret artışlarının fiyatlar üzerindeki etkisi zayıflarken, faiz geçişkenliği hızla artıyor. Enflasyon artık üretimdeki daralma ve faiz yükünün fiyatlara yansımasıyla şekilleniyor,” değerlendirmesinde bulundu.
ÜRETİM MALİYETİ ARTIYOR, YATIRIM DURMA NOKTASINDA
İş dünyası da yüksek faizlerin reel ekonomiye etkilerinden endişeli. Sanayici ve yatırımcılar, mevcut kredi maliyetleriyle üretim ve büyümenin sürdürülebilir olmadığını dile getiriyor. Krediye erişimin kısıtlı, maliyetlerin ise yüksek olduğu bir ortamda üretimi artırmanın güçleştiği, üretim yapılsa dahi maliyetlerin doğrudan fiyatlara yansıyarak enflasyonu yeniden tetikleyebileceği belirtiliyor.
Ekonomistler, gelinen noktada faizlerin yalnızca enflasyonu dizginlemek yerine, bizzat enflasyonu besleyen bir unsur haline geldiği görüşünde birleşiyor.