Uluslararası Af Örgütü’nün Kadıköy Sineması’nda düzenlediği “No Other Land” gösteriminin ardından yapılan söyleşide, en sert vurgular Gazze’deki yıkım ve İsrail’in Filistinlileri yerinden etme politikası üzerine geldi. Söyleşiye Batı Şeria’dan görüntülü bağlanan Uluslararası Af Örgütü araştırmacısı Budour Hassan, belgeselin geçtiği bölgeye yıllardır gittiğini belirterek, filmin anlattığı zorla yerinden etmenin “tekil bir hikaye” olmadığını söyledi.
Aynı zamanda görme engelli bir aktivist olan Hassan, Gazze’deki yıkımın “sözde ateşkese” rağmen devam ettiğini, İsrail’in yerinden etme politikasının yalnızca bombalarla değil, “yaşamayı imkansız kılan koşullarla” sürdürüldüğünü söyledi. Hassan, filmin geçtiği Batı Şeria’da yıllardır tanık olduğu zorla yerinden etme politikalarıyla Gazze’deki “yavaş ölüm” koşullarının İsrail’in uluslararası düzeyde cezasız kalması sebebiyle devam ettiğini belirtti.
‘ÖLÜMÜN İÇİNDEN HAYATI ÇEKİP ÇIKARMAYA UĞRAŞIYORLARDI’
Hassan, önce filmin geçtiği bölgeyi işaret etti: Batı Şeria’daki Masafer Yatta köyü. Bölgeye 15 yıldır düzenli gittiğini söyleyen Hassan, “Bu insanların yaşamını, direncini, her gün ölümün içinden hayatı nasıl çekip çıkarmaya uğraştıklarını” yakından gördüğünü anlattı.

Hassan, her cumartesi bölgeye gittiğini, orada yaşayan Filistinlilerin, çocuklarını okula göndermeye çalıştığını, köylerinde tutunmak için sürekli “küçük” ama hayati bir mücadele verdiğini aktardı.
Budour Hassan, bölgedekilerin, “Maruz kaldıkları tüm baskıya karşı, neredeyse sessiz bir direniş” yürüttüklerini söyledi.
‘HARUN’UN TEK DERDİ JENERATÖRÜ KURTARMAKTI’
Hassan, belgeselde izlenen karakterlerden Harun’un hikayesini öne çıkardı. Harun’un 2021’de vurulduğunu, bunun ardından felç kaldığını söyledi. Hassan, filmde de gösterilen Harun’un vurulduğu anı “tek yaptığı ailesinin elektrik jeneratörünü kurtarmaya çalışmaktı” diye anlattı.
Harun’un Filistinli birçok genç gibi hayalleri bulunduğunu belirten Hassan, bu yaralanmanın ardından Harun’un ve ailesinin iki yıl boyunca “insan onuruna yakışır” bir bakım alabilmesi için büyük çaba verdiğini, ancak bunun sistematik biçimde zorlaştırıldığını ifade etti. Hassan, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
İşgal nedeniyle aslında çok yavaş ilerleyen, her gün yaşadıkları bir ıstıraba maruz kalıyorlar. Tedaviye erişememek de bu ıstırabın bir parçası. Çünkü tedaviye erişmek için askeri kontrol noktalarından geçmeleri gerekiyor. Bunun yanı sıra İsrail aslında bu suçları kabul de etmiyor. Harun'u vuran kişi hiçbir zaman adaletle yüzleşmedi. Adalet önüne çıkarılmadı. Aslında bu hesap sorulmaması da bu ıstırabın bir parçası.
‘FİLİSTİNLİLER SADECE ÖLDÜRÜLDÜKLERİNDE HATIRLANIYOR’
Hassan, Harun’un yaralanmasının ardından yaşananları anlatırken, “Herkes ailesinin evini, onların jeneratörünü kurtarmak için yaralanmış bir kahramandan bir süre bahsetti. Ama aynı zamanda şunu da gördüm. Arkasından Harun unutuldu. Filistinliler sadece öldürüldüklerinde hatırlanıyorlar” ifadelerini kullandı.
‘GAZZE’DE BİNLERCE HARUN VAR’
Hassan, konuşmasına İsrail’in Gazze’de işlediği soykırım suçuna değinerek, Harun’un hikayesinin Gazze’de “binlerce kez” tekrarlandığını söyledi. İsrail saldırıları nedeniyle hayatını engelli olarak devam etmek zorunda kalan binlerce Filistinli bulunduğunu, bunların arasında çocukların da olduğunu vurguladı.
‘SOYKIRIMI GEÇMİŞ ZAMAN KİPİYLE KONUŞMAK MÜMKÜN MÜ?’
Hassan, İsrail’in hala, sürekli olarak soykırım ve apartheid suçunu işlediğine dikkat çekerek, “Bu suçları geçmiş zaman kipiyle konuşmak mümkün mü?” sorusunu yöneltti ve şu sözlerle devam etti:
Hayır, konuşamayız. Çünkü ateşkes olsa bile -sözde ateşkes- Gazze’deki soykırımın bittiğini söyleyemeyiz. Çadırlara su basması, insanların çocuklarını soğuktan korumaya çalışması, insanların hayat kurtarıcı en temel ihtiyaçlardan yoksun kalması gibi korkunç görüntüler bize bunu gösteriyor. İsrail tıbbi malzeme girişini engellemeyi sürdürüyor. Gazze’de Filistinlilerin fiziksel olarak yok edilmesine yol açacak şekilde hesaplanmış yaşam koşulları -ki bu, Soykırım Sözleşmesi kapsamında yasaklanan fiillerden biri- ateşkes anlaşmasının imzalanmasından iki ay sonra bile İsrail tarafından uygulanmaya devam ediyor. Ve Gazze’de şu anda gördüklerimiz sadece “olan biten” değil; bu felaket görüntüleri yalnızca kötü hava koşullarının ya da doğal bir afetin sonucu değil. Bunlar, Gazze’yi yaşanmaz kılmaya yönelik İsrail politikalarının öngörülmüş ve öngörülebilir sonuçları.
‘KİMSE HESAP VERİLEBİLİRLİKTEN BAHSETMİYOR’
Ateşkese rağmen kampanyaların sürmesi gerektiğini vurgulayan Budour Hassan, Batı Şeria’da “bombasız bir savaş” olarak tanımlanan gündelik yerinden etmeye ve Gazze’de ateşkesten bu yana 360’tan fazla kişinin öldürüldüğüne dikkat çekti. Hassan, yardım girişinin sağlanması çağrısının on yıllara yayılan baskı politikalarıyla birlikte ele alınması gerektiğini belirterek, “Herkes konuşuyor ama kimse hesap verebilirliği konuşmuyor. İsrail’in savaş suçları ve soykırım suçundan sorumlu tutulması gündemden kaçırılıyor” dedi.
‘UMUTSUZ OLMAK BİZİM İÇİN BİR LÜKS’
Hassan, İsrail’in Filistin’de işlediği soykırım suçuna karşı herkesin elindeki araçla direnebileceğini söyleyerek, sanatçıların, müzisyenlerin ve şairlerin tanıklığı görünür kılabileceğini, Af Örgütü’nün de araştırmacılarıyla bunu yapmayı sürdüreceğini ifade etti. Umutsuzluğun lüks olduğuna vurgu yapan Hassan, Filistinlilerin sesini ve deneyimlerini merkeze koyarak yılların mobilizasyonunu büyütme ve adalet mücadelesini sürdürme çağrısı yaptı.




















