Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü birinci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş, 27 Eylül’de kaldığı yurtta akşam yemeğini yedikten sonra dışarı çıktı. Kendisinden bir daha haber alınamayan Rojin Kabaiş’in cansız bedeni, 15 Ekim Salı, kaybolduğu sahilden yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta, Tuşba ilçesine bağlı kırsal Mollakasım Mahallesi sahilinde bulundu.
SUDA BOĞULARAK YAŞAMINI YİTİRDİ
İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan inceleme sonucuna göre Kabaiş’in boğularak yaşamını yitirdiği belirlendi. Van Barosu Kadın Hakları Merkezi yayınladığı yazılı açıklamada “Raporda suda boğulma tespiti var ancak hangi yolla olduğu bilgisi yok” dedi.
EK RAPOR TALEP EDİLDİ
Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Rojin Kabaiş’in suda kalma süresi ve ölüm zamanına ilişkin olarak ek rapor düzenlenmesi talebi üzerine 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu rapor hazırladı.
GENÇ KIZIN CANSIZ BEDENİ 18 GÜN SUDA KALDI
Raporun sonuç bölümünde genç kız hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgeler ile otopsi raporunda bulunan veriler değerlendirildi. Buna göre adli dosyada kayıtlı bilgiler, cesedin bulunduğu ortam, bulunuş şekli, olay yeri inceleme bulguları, otopsisinde tespit edilen bulgular, olay yeri ve otopsi fotoğrafları incelendi. Buna göre Kabaş’in kaybolduğu tarih olan 27 Eylül’de öldüğü, bu süreç içerisinde su içerisinde kalmış olabileceği oybirliğiyle kabul edildi.
EK RAPOR ORTAYA ÇIKTI
Raporda daha önceki adli ve tıbbi belgelere değinilerek, “Maktulden alındığı bildirilen beş adet tırnak örneği ile 79 adet eküvyon örneğinin yapılan incelemelerinde:
1- 46 adet eküvyon DNA çalışmalarına cevap vermedi.
2- 10 adet eküvyondan mükayese elverişli DNA profili elde edilmedi.
3- 5 adet tırnak örneği ile 21 adet eküvyondan maktulün DNA’sı ile uyumlu kadın cinsiyetli DNA profili tespit edildi.
4- 2 adet eküvyondan maktulün DNA’sı ile bir arada erkek cinsiyetinde farklı DNA tiplemeleri elde edilmiştir. Elde edilen bu farklı DNA tiplemeleri ile ilgili ön inceleme çalışmaları sonucu örneklerde şüpheli bir bulgu tespit edilmemiştir. Dolayısıyla öncelikle bulaş (kontaminasyon) olma ihtimalinin bertaraf edilmesi gerektiği düşünülmüş olup bu kapsamda;
a. Kurumumuz tarafından maktulün otopsi mahalline sevkinden itibaren bulaş riskine yönelik iş basamakları taranmış. DNA mukayeseleri gerçekleştirilmiş ve Adli Tıp Kurumu yönünden bulaş riski bertaraf edilmiştir.
b. Maktulün bulunduğu yerden otopsi mahalline sevki sırasında meydana gelmiş olabilecek bulaş riski elimizde ilgili şahıslara ait biyolojik örnek ve kayıtlar olmadığından bertaraf edilememiştir.
c. b fıkrasındaki kontaminasyon ihtimali bertaraf edildikten sonra elde edilen farklı DNA tiplemelerinin şüpheli veya şüphelilere ait olabilme ihtimali bulunmaktadır. Bu doğrultuda şüpheli şahıs veya şahıslara ait biyolojik örneklerin gönderilmesi halinde mukayese yapılabilecektir” denildi.
“TIBBEN DEĞERLENDİRME YAPILAMIYOR”
Raporun sonuç bölümünde ise genç kızın otopsi sonuçlarına dair ayrıntılar yer aldı:
“15 Ekim 2024’te Van ili Tuşba ilçesi Mollakasım Köyü’ndeki sahil kenarında ölü olarak bulunduğu bildirilen Nizamettin ve Aygül kızı, 20 Mart 2003 doğumlu Rojin Kabaiş hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgeler ile otopsi raporunda bulunan veriler değerlendirildiğinde;
1- Otopsisinde dış muayenede çürüme nedeniyle ayrıntılı travmatik değişim analizi yapılamamakla birlikte cilt bütünlüğünün korunmuş olduğu, kafa göğüs ve batın boşluğuna nafiz olacak herhangi bir yaralanma tespit edilmediği, iç muayenede kafatasında kırık, kafa içi kanama, beyin doku harabiyeti, beyin kanaması, iç organ ve büyük damar lezyonu tespit edilmediğine göre;
Mevcut verilerle kişinin travmatik bir tesirle öldüğünün tıbbi delilleri bulunmadığı,
2- Otopsisinde alınan doku örneklerinin Kimya İhtisas Dairesinde yapılan tetkikinde tespit edilen alkol düzeyinin tek başına ölüm meydana getirebilecek düzeyde olmadığı çürüme nedeniyle oluştuğu, tespit edilen Ornidazol’ün enfeksiyon tedavisinde kullanılan ilaç etken maddesi olduğu, tespit edilen Roküronyum’un kişiye 11 Eylül 2024’te yapılan ameliyat esnasında verilen anestezik madde olduğu ve iki ay süreyle vücutta tespit edilebileceğinin tıbben bilindiği, aranan toksik maddelerin bulunmadığı dikkate alındığında; mevcut verilerle kişinin zehirlenerek öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı,
3. Elde edilen bulgular dikkate alındığında, cinsel dokunulmazlığının ihlal edildiğine dair tıbbi delil bulunmadığı,
4. Adli dosyada kayıtlı bilgilerde kişinin 27 Eylül 2024’te kaybolduğu, 15 Ekim 2024’te Van Gölü sahilinde ölü olarak bulunduğu, ölümüne neden olabilecek travmatik değişim ve toksik madde bulunmadığı, iç organlarda tespit edilen makroskopik bulgular ile iç organların histopatolojik tetkikinden elde edilen bulgular, bulunduğu ortam, bulunuş şekli, olay yeri inceleme bulguları dikkate alındığında; kişinin ölümünün suda boğulma sonucu meydana gelmiş olduğunun kabulü gerektiği ancak suda boğulma olayının intihar mı, kazara mı veya bir başkası ya da başkalarının etkisiyle mi gerçekleştirildiği hususunda tıbben değerlendirme yapılamadığı, bu hususların adli tahkikatla aydınlatılması gerektiği oybirliği ile mütalaa olunur.”