Almanya Başbakanı Friedrich Merz, perşembe günü otomotiv endüstrisi temsilcileriyle yapılacak zirve öncesinde, Avrupa Birliği'nin (AB) 2035 yılında yeni benzinli ve dizel otomobillerin satışını yasaklama kararının iptali için baskıyı artırıyor.
Alman n-tv kanalında Pinar Atalay'ın konuğu olan Merz, "Benim net düşüncem, bu sözde içten yanmalı motor yasağını bu şekilde sürdürmememiz gerektiğidir." diyerek, kararın yanlış olduğunu ve Almanya'nın bu yasağa bağlı kalan ülkeler arasında yer almasını istemediğini belirtti. Bu çıkış, 2022'de trafik kaynaklı CO₂ emisyonlarını azaltma hedefiyle alınan kararın geleceğini yeniden tartışmaya açtı.
Merz, IAA 2025 Münih fuarı'nda da bu konuyu dile getirmişti ve "Tek bir çözüm üzerine daralma istemiyoruz. En iyi teknolojilerin rekabetini istiyoruz. Bu, her zaman etkili iklim korumasıyla bağlantılı olmalıdır." demişti. IAA 2025'te bu konu hakkında konuşanlar için önceki haberimizi okuyabilirsiniz.

"YASAKLAMAK YERİNE TEKNOLOJİYİ MÜMKÜN KILMALIYIZ"
Başbakan Merz, yasağın özellikle motor araştırma ve geliştirme faaliyetlerine vereceği zarara dikkat çekti. Bir teknolojinin yasaklanması durumunda, şirketlerin o alandaki tüm çalışmalarını derhal durduracağını ve bunun "ağır bir hata" olacağını ifade etti. Merz, "Dünyanın diğer yerlerinde, ağır dizel motorlar da dahil olmak üzere, araştırma ve geliştirme devam ediyor. Ülkemizin ve sanayimizin bu sürecin bir parçası olmaya devam etmesini istiyorum. Bu yüzden yasak yanlış." dedi.
Alternatif olarak sentetik yakıtların potansiyeline işaret eden Merz, bu yakıtların gelecekte içten yanmalı motorları çevre dostu bir şekilde çalıştırma imkanı sunabileceğini söyledi. Başbakan, nihai hedefinin teknolojileri yasaklamak değil, mümkün kılmak olduğunu vurguladı.

KOALİSYONDA "İÇTEN YANMALI" ÇATLAĞI
Merz'in bu Vorstoß'u (çıkışı), koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) kanadında dirençle karşılaştı. Merz, konunun koalisyon içinde "henüz tam olarak tartışılmadığını" kabul ederken, Sosyal Demokrat Çevre Bakanı Carsten Schneider'in kendi planlarına henüz ikna olmadığını belirtti.
SPD Genel Sekreteri Tim Klüssendorf ise 2035 yasağının sorgulanmaması gerektiğini savunarak, sanayi için "planlama güvenliğinin" önemine dikkat çekti. Otomotiv endüstrisinin geleceğinin masaya yatırılacağı zirve öncesinde, koalisyon ortaklarının ortak bir zemin bulup bulamayacağı merak konusu.
ALMAN OTOMOTİV SEKTÖRÜ ALARM VERİYOR
Bu tartışmalar, Alman otomotiv endüstrisinin ciddi zorluklarla boğuştuğu bir dönemde yaşanıyor. Satışlardaki durgunluk, özellikle Çin'den gelen yoğun rekabet ve elektrikli mobiliteye geçişin getirdiği yapısal dönüşüm, sektörü derinden etkiliyor. Volkswagen'in 35.000, Bosch'un 13.000 ve Thyssenkrupp'un 11.000 kişilik istihdam kesintisi planları, durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.
Bu konular hakkında konuşan Mercedes CEO'su Ola Källenius, daha yepyeni bir elektrikli araç platformu, kendi yazılımları gibi teknolojileri tanıtmış olsalar da şöyle demişti: İçten yanmalıları yasaklarsanız, pazar (Alman) çöker. Källenius'un o konuşması ve detaylar için önceki haberimiz.
Handelsblatt gazetesinin bir raporuna göre, hükümetin, Avrupalı üreticilerden "yeşil çelik" kullanan otomobil üreticilerine CO₂ hedeflerinde esneklik tanınması gibi ek destek adımlarını değerlendirdiği belirtiliyor. Bu hamle, hem otomotiv hem de çelik sektörünü aynı anda desteklemeyi amaçlıyor.

DEVLER "İMKANSIZ" DERKEN, BRÜKSEL DİRETMİŞTİ
Almanya'nın içten yanmalı motor yasağını yeniden masaya getirmesi, sürecin başındaki tartışmaları akıllara getirdi. BMW CEO'su Oliver Zipse ve Stellantis'in patronu Carlos Tavares gibi otomotiv devlerinin yöneticileri, daha önce 2035 hedefinin "imkansız" olduğunu ve katı kuralların sektörü zora sokacağını belirtmişti. Ancak bu itirazlara rağmen Avrupa Birliği geri adım atmamış, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in 12 Eylül'de "Birliğin Durumu" konuşmasında yeşil ve dijital dönüşüm hedeflerine bağlı kalınacağının sinyallerini vermesiyle süreç kesinleşmişti. Almanya'nın bugünkü U dönüşü ise devlerin endişeleri ile Brüksel'in kararlılığı arasındaki mücadelenin yeniden alevlendiğine işaret ediyor. AB Komisyonu tarafından alınan 12 Eylül'deki kararlar için önceki haberimi okuyabilirsiniz.




















