Yıllardır süren Ege ve Doğu Akdeniz’deki deniz sınırı anlaşmazlığını çözmek için Ankara ve Atina, müzakere masasına yeniden oturmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz hafta New York’ta Birleşmiş Milletler toplantıları kapsamında bir araya gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, uzun süredir tartışma konusu olan deniz yetki alanları konusunda iki ülke dışişleri bakanlarına önemli bir görev verdi.
Yunan basınında yer alan haberlere göre, ilk adım olarak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Yunan mevkidaşı George Gerapetritis, önümüzdeki haftalarda bir araya gelerek sürecin yasal ve prosedürel çerçevesini belirleyecek. Bu görüşmelerde, sorunun çözümünde uygulanacak uluslararası hukukun belirlenmesi ve çözüm sağlanamayan konuların, gerekirse Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı veya Hamburg’daki Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi gibi uluslararası yargı organlarına taşınması için gerekli hazırlıklar yapılacak.
İKİNCİ AŞAMA: LİDERLER ZİRVESİ
Müzakerelerin ikinci aşaması, 2025 yılının başlarında, Ocak ayında gerçekleştirilecek Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısının ardından başlayacak. Bu aşama, iki ülke liderlerinin de katılacağı ve deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin teknik detayların masaya yatırılacağı kapsamlı görüşmeleri içerecek. Özellikle haritalar ve deniz sınırları konusunda yapılacak görüşmelerin, on yıllardır iki ülke arasında gerginliğe neden olan bu tartışmaya nihayet bir açıklık getirmesi hedefleniyor.
ÇETİN GEÇMİŞ: UZUN SÜREDİR SÜREGELEN ZORLUKLAR
Türkiye ile Yunanistan arasında deniz yetki alanları konusunda yürütülen müzakereler, geçmişte sık sık karmaşık ve zorlu süreçlere sahne olmuştu. Ege ve Doğu Akdeniz’deki kara suları ve münhasır ekonomik bölgeler (MEB) konusundaki anlaşmazlıklar, uluslararası hukukun farklı yorumlanması nedeniyle daha da karmaşık hale gelmiş ve çözümsüzlükle sonuçlanmıştı. Bu nedenle, mevcut diplomatik çaba, önceki girişimlere kıyasla daha büyük bir umut ve dikkatle ele alınıyor.
YENİ DÖNEMDE İYİMSERLİK RÜZGARLARI
Bu kez taraflar, görüşmelere temkinli bir iyimserlikle yaklaşıyor. Bölgenin jeopolitik önemi ve tartışmalı sularda bulunan enerji kaynaklarının ekonomik potansiyeli, iki ülke arasında uzlaşının hem stratejik hem de ekonomik faydalarını ortaya koyuyor. Ayrıca, uluslararası yasal çerçevelere bağlı kalınması ve teknik uzmanların sürece dahil edilmesi, müzakerelerin siyaset dışında, daha pratik çözümlere odaklanmasına olanak tanıyacak.
BELİRSİZLİĞİN GÖLGESİ: ABD SEÇİMLERİ
Müzakerelerin zamanlaması, bölgesel ve küresel etkileri açısından kritik öneme sahip. Özellikle yaklaşan ABD başkanlık seçimleri, bu süreç üzerinde potansiyel bir belirsizlik yaratıyor. Hem Türkiye hem de Yunanistan’ın Washington ile güçlü stratejik ilişkileri göz önünde bulundurulduğunda, Amerikan dış politikasındaki olası değişikliklerin Doğu Akdeniz’deki müzakerelerin seyrini nasıl etkileyeceği merak konusu. ABD’nin yeni yönetimi, bölgedeki güç dengelerini yeniden tanımlayabilir ve iki ülke arasındaki bu önemli müzakereleri dolaylı olarak etkileyebilir.
UMUT VEREN BİR DİPLOMATİK GİRİŞİM
Önceki başarısız denemelere rağmen, bu yeni girişim, tarafların ortak bir amaca odaklanması ve uluslararası hukuka vurgu yapması nedeniyle umut vaat ediyor. Türkiye ve Yunanistan, on yıllardır süregelen gerginliği sona erdirmek için bu kez kapsamlı ve iki aşamalı bir süreci hayata geçiriyor. Her iki ülke de bu müzakerelerin, Ege ve Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları sorununa kalıcı bir çözüm getirmesini umuyor.
Tarihi adımın ilk aşamasında, yasal çerçevenin belirlenmesi ve uzlaşma sağlanamayan konuların uluslararası mahkemelere sevk edilmesi olasılığı ele alınacak. İkinci aşamada ise liderlerin katılacağı üst düzey toplantılarla, deniz sınırlarının netleştirilmesi için kapsamlı müzakereler yapılacak. Taraflar, bu girişimi bölgedeki jeopolitik istikrarı sağlamanın ve kullanılmayan enerji kaynaklarının ekonomik potansiyelini değerlendirmenin bir fırsatı olarak görüyor.